SGK başvurularında 6 ay kuralı! Çoğu kişi bu yüzden haksız duruma düşüyor

Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) Başvuruları Ve Hukuki Süreç: Önemli Bilgiler

Sosyal Güvenlik Kurumu’na (SGK) yapılan başvurular, birçok kişinin temel haklarını elde etme yolundaki en önemli ve kritik adımlardan biridir. Ancak başvuruların hukuki süreci, birçok kişiyi yanlış anlamlarla karşı karşıya bırakabiliyor. SGK uzmanı Özgür Erdursun’un aktardığı bilgilere göre, başvuruların reddedilmesi veya cevapsız bırakılması durumunda, başvuru sahiplerinin dava açma süresi oldukça kritik bir dönemi işaret ediyor.

Özgür Erdusun’un Dünya Gazetesi’nde kaleme aldığı köşe yazısında, Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarına göre, SGK’ya yapılan başvuruların reddi veya zımni ret (cevapsızlık) durumlardında, başvuru sahibinin “menkul süresi” içinde dava açması gerektiğine dikkat çekiyor.

Bu sınırlanan makul süre, Yargıtay tarafından 3+3 ay olarak belirlenmiş durumda. İlk 3 aylık süre, SGK’nın başvuruya yanıt verme süresi olarak kabul ediliyor. Eğer SGK 3 ay içerisinde cevap vermezse, bu durum “zımni ret” sayılıyor. Ardından gelen ikinci 3 aylık süre ise, bu zımni ret işlemine karşı dava açma hakkı tanıyor.

Bu durumda, toplamda 6 ay içinde SGK’dan yanıt alamayan bir kişi, hukuki haklarını kaybetmemek için hızlıca yargıya başvurmak zorunda. Ancak birçok kişi, SGK’nın cevapsız kalmasını “işlem yapılmadı” olarak değerlendirerek, dava açma süresini kaçırabiliyor. Oysa, Yargıtay’a göre SGK’nın 3 ay içinde yanıt vermemesi, cevapsızlık anlamına geliyor ve bu durum başvuru sahibinin dava açma hakkını tehlikeye atabiliyor.

“HAKLI OLMAK HER ZAMAN HAK SAHİBİ OLMAK ANLAMINA GELMEZ”

Özgür Erdursun, SGK başvurularında sürelerin önemine dikkat çekiyor. SGK’dan gelen cevapsızlık, resmi olmayan ifadelerle karşılaşıldığında veya “değerlendiriliyor” denildiğinde dava açma süresi geçmeden harekete geçilmesi gerektiğini vurguluyor. Yasal süreyi geçirmemek, hak kayıplarını engellemek için büyük önem taşıyor. Özellikle emeklilik, malullük veya hizmet tespiti gibi başvurularda, 3+3 aylık süreyi kaçırmamak, kişilerin haklarını elde edebilmesi için hayati bir zorunluluk. Unutmayın, “haklı olmak” her zaman “hak sahibi olmak” anlamına gelmez.

Related Posts

Trump’ın tarife kararı borsaları şahlandırdı

New York borsası, yatırımcıların gözü Nvidia’nın açıklayacağı bilanço ve ABD Merkez Bankası’nın (Fed) tutanaklarında iken, haftaya yükselişle başladı. Nasdaq ve S&P 500 endeksleri açılışta hafif değer kazanırken, Dow Jones endeksi yatay seyretti …

Türkiye’yi de etkileyebilir: ABD’den Rus gazı kullanan ülkelere dev gümrük vergisi!

ABD Senatosu’nda sunulan yeni yasa tasarısı Rusya’yı izole etmeyi ve enerji ticaretine ağır yaptırımlar getirmeyi amaçlıyor. Tasarı, Türkiye ve Avrupa ülkelerini de yakından ilgilendiriyor. Transatlantik ilişkilerde yeni bir gerilim dalgası doğabilir.

ABD’nin en büyük yatırım bankalarıdan JP Morgan, Türk hisseleriyle ilgili tavsiyesini düşürdü

ABD’nin en büyük yatırım bankalarıdan JP Morgan, Türk hisseleriyle ilgili tavsiyesini düşürdü

Gıda krizi kapıda mı? Bakan “İtibar etmeyin” demişti ama zirai don ürünün yarısını götürdü

TÜRK Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Ziraat Mühendisleri Odası Adana Şube Başkanı Ahencan Tayakısı, bölgede 70 bin dekar alanda yetiştirilen patates için bu yıl dekar başına beklenen 3-3,5 ton rekoltenin, zirai don zararından kaynaklı 2 …

Sofralık yumurta ihracatında düzenleme

Türk Silahlı Kuvvetleri, dış temsilcilikler ve insani yardım amaçlı ihracatlar kapsamında gerçekleştirilecek tüm yumurta ihracatları, kilogram başına 1,5 dolar olarak uygulanan destekleme ve fiyat istikrar fonu kesintisinden muaf olacak.

Bizim faiz düşmanlığımız Hz. Adem’den beridir

Dün gazetemiz Yeni Şafak, “Faiz arttı, döviz yükseldi, enflasyon azdı, üretim düştü, sanayi duruyor” manşetiyle yayınlanınca pek çok eşim dostum bana ulaştı. Soruları ortaktı: “Ne oluyor?” Benim de cevabım netti: “Yahu bizim faize de faizli ekonomiye de düşmanlığımız Hz. Adem’e dayanır. Hz. Adem’in yeryüzüne indiği günden beri faiz bize haramdır ve faizle mücadeleyi bir ölüm kalım meselesi olarak değerlendiririz.” “Biz” dediğim toplama bir açıklık getirmem gerekir mi bilemiyorum. “Biz” işte. Allah’ın